DersMatik

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Genel
  4. »
  5. Sosyal Medya Başarılarını Görünce İçimiz Neden Sıkılıyor? Dijital Kıyasın Psikolojisi

Sosyal Medya Başarılarını Görünce İçimiz Neden Sıkılıyor? Dijital Kıyasın Psikolojisi

Sosyal medyada gördüğümüz başarı hikâyeleri bazen ilham verici, bazen de iç sıkıcı olabiliyor. Bir arkadaşımız yeni bir işe başladığında, bir diğeri yurt dışına taşındığında ya da biri binlerce beğeni aldığında neden kendimizi geride hissediyoruz? Bu yazı, “dijital kıyas”ın psikolojik etkilerini, özsaygı üzerindeki görünmez yükünü ve bu döngüden çıkmanın yollarını anlatıyor. Çünkü gerçek başarı, ekranın ışığında değil; sessizce, sabırla, kendi yolunda ilerleyenlerde gizli.

Gülşah Gülşah - - 7 dk okuma süresi
3 0

Bir arkadaşımızı sosyal medya üzerinde mesela, Instagram hikâyesinde yurt dışına gittiğini, LinkedIn’de yeni bir işe başladığını ya da Twitter’da yazdığı bir tweet’in binlerce beğeni aldığını gördüğümüzde… İçimizde bir şey olur. Adını tam koyamayız. Hafif bir sıkışma. Kendimizi sorgulama. “Ben ne yapıyorum?” düşüncesi.

Bu his, aslında çok insani. Çünkü kıyas, insan beyninin binlerce yıldır var olan bir refleksi. Ama sosyal medya bu refleksi öyle bir noktaya getirdi ki, artık başkalarının hayatlarına sadece bakmıyoruz, onların başarılarıyla kendi değerimizi ölçüyoruz.

Sosyal medya dünyasında herkes kendi vitrininin ışığını parlatırken, biz çoğu zaman o ışığın altında gölgede kalmış gibi hissediyoruz.
Ve tam da bu yüzden, dijital çağda kıyas artık sadece bir duygu değil; görünmez bir alışkanlığa dönüşmüş durumda.

Kıyas, Evrimsel Bir Araçtı… Şimdi Tuzak Oldu

İnsanoğlu tarih boyunca kıyas yaparak öğrenmiş bir varlık.
İlkel çağlarda bile biri ateşi keşfettiğinde, diğeri “Ben de yapmalıyım.” demiştir.
Bu kıyas hayatta kalmayı sağlardı. Yani geçmişte kıyas, gelişimin doğal bir parçasıydı.

Fakat bugün işler değişti. Artık kıyaslama, sürekli maruz kaldığımız bir vitrin şovuna dönüştü.
Bir tıklamayla binlerce insanın “en iyi anına” ulaşabiliyoruz. Ama kimsenin zorlandığı, ağladığı, kaybettiği anları göremiyoruz.

Psikologlar buna “seçici sergileme etkisi” diyor. Yani insanlar sosyal medyada sadece hayatlarının parlayan kısımlarını paylaşır. Ve izleyenin zihninde şu sessiz düşünce belirir:
“Herkes mutlu, bir tek ben değilim.”

Dijital Vitrin ve Değer Algısı

Bir an için düşün.
Bir arkadaşın mezuniyet fotoğrafını paylaşıyor, altına yüzlerce tebrik yorumu geliyor. Sen ise hâlâ tezini yetiştirmeye çalışıyorsun.
Ya da bir tanıdığın yeni bir iş buluyor, sen ise iş arayışındasın.

İşte bu noktada “sosyal kıyas” devreye giriyor.
Psikolog Leon Festinger’in 1954’te tanımladığı bu kavram, insanların kendilerini başkalarıyla karşılaştırarak değerlendirme eğiliminde olduğunu söyler.

Bu kıyas iki türde olur:

  • Yukarı yönlü kıyas: Bizden daha başarılı, daha mutlu ya da daha güzel gördüğümüz insanlarla kendimizi karşılaştırmak. (Genelde motivasyon değil, yetersizlik hissi doğurur.)
  • Aşağı yönlü kıyas: Bizden daha kötü durumda olduğunu düşündüğümüz kişilerle kıyas yapmak. (Geçici bir rahatlama sağlar ama uzun vadede boşluk hissi bırakır.)

Bu iki tür kıyas, aslında hepimizin zihninde farkında olmadan işler.
Sosyal medya ise bu kıyas türlerini sürekli tetikleyen bir “psikolojik laboratuvar” gibi çalışır.
Her kaydırışta biri tatile gider, diğeri kitap çıkarır, öteki nişanlanır.
Biz ise elimizde telefon, bir başkasının hikâyesinde kendimizi ararız.

Gerçek mi, Filtre mi?

Birçok insan sosyal medyadaki başarıları “gerçek” sanıyor. Oysa çoğu zaman bu sadece görsel bir illüzyon.

Bir örnek düşünelim:
Bir influencer sabah kahvesiyle gülümserken paylaştığı fotoğrafta “güne pozitif başladım” der. Ama belki de o gün ağlayarak uyanmıştır, sadece o karede iyi görünmüştür.

Stanford Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırma, sosyal medyada paylaşılan içeriklerin insanların gerçek ruh halini yansıtmadığını gösteriyor. Hatta çoğu zaman tam tersini gizliyor.

Yani birinin sürekli mutlu görünmesi, onun gerçekten mutlu olduğu anlamına gelmez.
Ama beynimiz bunu ayırt etmekte zorlanır. O yüzden “Ben neden böyle hissetmiyorum?” diye düşünürüz.

Kıyasın Bedeli: Anksiyete ve Özsaygı Erozyonu

Sürekli kıyas yapmak sadece moralimizi bozmaz. Uzun vadede özsaygıyı da zedeler.
“Ben yeterliyim” duygusu, yerini “Ben geri kaldım” hissine bırakır.

Yapılan araştırmalar, sosyal medya kullanım süresiyle anksiyete, depresyon ve yalnızlık hissi arasında güçlü bir bağlantı olduğunu gösteriyor. Özellikle gençlerde bu etki daha belirgin.
Çünkü kimlik inşa süreci, onay ihtiyacına en açık dönemdir.

Bir psikologun sözünü hatırlamakta fayda var:

“Sosyal medya, kendini ifade etmek için harika bir alan olabilir ama kim olduğunu unutursan seni kolayca içine çeker.”

Kıyasın İçinden Nasıl Çıkılır?

İyi haber şu: Bu duygudan tamamen kurtulmak imkânsız olsa da yönetmek mümkün.

  • Gerçekliği Hatırla. Her paylaşım, bir seçimin sonucudur. Kimse her anını paylaşmaz.
  • Kendi Başarı Ölçünü Belirle. Başkalarının rotası senin hedefin olmak zorunda değil.
  • Sosyal Medya Diyetine Gir.Bazen birkaç gün uzak kalmak, zihni sıfırlamak gibidir.
  • Teşekkür Pratiği Yap.Her gün minnettar olduğun üç şeyi yazmak, odak noktanı değiştirir.
  • Gerçek İlişkileri Güçlendir. Bir mesaj değil, bir kahve buluşması. Çünkü gerçek bağlantılar, dijital beğenilerden daha kalıcıdır.

Biraz da Kendimize Karşı Nazik Olalım

Unutma, sosyal medya bir yarış değil. Orada herkes farklı bir hikâye anlatıyor.
Senin hikâyen belki daha yavaş ilerliyordur ama bu, değersiz olduğu anlamına gelmez.

Bazen kaydırmayı bırakıp derin bir nefes almak gerek. Çünkü gerçek hayat, ekranda değil.
O, sabah kahveni içerken pencereden baktığın manzarada.
Bir arkadaşınla güldüğün anda.
Bir hatanı fark edip kendine şefkat gösterdiğinde.

Sonuç: Başarıyı Yeniden Tanımlamak

Belki de sorun, başkalarının başarılarını fazla büyütüp kendi ilerleyişimizi göremememizde.
Sosyal medya çağında “başarı”, artık herkesin gözünün önünde sergilenen bir sahneye dönüştü.
Ama gerçek başarı sessizdir. Kimsenin görmediği anlarda, sabırla, inatla, defalarca denemeyle gelir.

O yüzden bir dahaki sefere biri büyük bir başarı paylaştığında, “Ben geri kaldım.” demek yerine “Benim yolum farklı.” de. Çünkü karşılaştırmak, mutluluğun değil, yorgunluğun kapısını açar.

Son Söz:
Sosyal medyada başkalarının hikâyelerini izlemek kolay.
Ama kendi hikâyeni yazmak, işte asıl cesaret orada.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir